Düşününki alanınızda tanınan bir isimsiniz, hatta ülkenin
sayılı 5 – 10 ismi arasında yer alıyorsunuz. Ancak düzenlenen bir etkinliğe siz
hariç herkes çağırılıyor, “Ülkenin en iyileri” diye de basında yer alıyorlar,
ancak sizin adınızı bile anan yok. Değersiz mi hissederdiniz acaba, yoksa
bitmek tükenmek bilmez bir kıskançlık mı duyardınız?
Bir İran filmi Khook
(The Pig) insana aşağılanmayı, değersiz görülmeyi ve kıskançlığı anlatan bir
hikaye sunuyor. İranlı bir yönetmen olan Hasan
Kasmai iki yıldır kara listede yer olduğu için film çekememektedir.
Hayatını reklamlarla kazanan Kasmai buna
karşın sinema çevrelerinin saygı gösterdiği değerli birkaç yönetmen arasında
yer almaktadır. Ancak İran’da sanat camiasını kanlı günler beklemektedir,
Kasmai’nin dostları kimliği belirsiz bir seri katil tarafından kafaları
kesilerek öldürülmekte, kesilen kafalarda da “domuz” yazmaktadır. Azeri asıllı
Kasmai bir yandan bu katilin kendisini öldürmesinden korkmakta, bir yandan
sinema filmi çekemiyor olduğu için yasak aşkı Shiva’yı hiç sevmediği yönetmen rakibi Sohrab Saidi’ye kaptırmak üzere olmanın kıskançlığını yaşamakta
diğer yandan da katilin hala kendisinin peşine düşmemiş olmasının öfkesini
duymaktadır. Peki günün sonunda hangisi olacaktır? Sevdiğini kadını geri mi
kazanacak, katil tarafından ”onurlandırılacak” mı yoksa İran sinemasının değerli yönetmenleri
arasında yer alma şerefinden uzak, kıskançlıkla dolu bir ömür mü yaşayacak?
Hassan Majoonikılıkta kılığa girdiği filmin bu sahnesinde bir böcek... Filmin kalanındaki tshirtleri ise ayrı bir eğlenceli.
Berlin Film Festivali’nin benim için şu ana dek en eğlenceli
filmiyle Khook, ancak yabancı ülkelerden
basın mensuplarının benimle aynı fikirde olduğunu pek zannetmiyorum. Damsel filminin yazısında (buradan
ulaşabilirsiniz) Türkiye, daha doğrusu Anadolu coğrafyası insanı ile Avrupa
insanı arasındaki mizah anlayışı farklılığına değinmiştim birazcık. Khook’ta da Avrupalının pek sevmediği
ancak doğup büyüdüğüm kültürde alışık olduğumun mizah anlayışıyla karşılaşmış
olmanın mutluluğunu yaşadım açıkçası. Zira hikaye her ne kadar İran’da geçiyor
da olsa Azeri asıllı Kasmai’nin annesiyle arasındaki konuşmaları tam da bizim
ağız tadımıza uygun bir mizahı perdeye yansıtıyor. Anne ile oğul arasındaki
kaba dil ancak doğal iletişim, kelimelerin kullanımı ve vurgusu dili anlamayan
için bir şey ifade etmese de bizim için ediyor. Bu kelimeler üzerinden ilerleyen,
tanıdığımız bildiğimiz coğrafyaya özgü mizah anlayışını yansıtan film gerçekten
de anlayanı güldürmeyi, eğlendirmeyi başarıyor.
Khook filmini
Türkiye sinemasından ayıran en büyük özellik, kendini komediye fazla
kaptırmaması. Bir konu var ve onun üzerinden ilerliyor film, başladığından
farklı yerlere gitmiyor, başladığı yerde devam ediyor ve öyle de bitiyor. Bunun
yanı sıra Hasan Kasmai karakterinin çelişkisini, yani ölüm korkusu ile bir
sanatçı olarak tatmin duygusu yaşamak istemesi arasındaki gidiş gelişlerle
karakteri derinleştiriyor ve gerçek kılıyor, ona insani değerler yüklüyor. Mani Haghighi’nin yönetmenliğini
üstlendiği filmde Hasan Kasmai rolündeki Hassan
Majooni ise adeta döktürüyor. Fantastik yönleriyle belki festivalin en
iyisi değil, ancak Majooni, Dovlatov filminin
yıldızı Milan Maric’ten sonra ikinci
favorim.