Yaman Koper'le romantizm dersleri vol II
Bu sezonun başından beri izlediğimiz, 50. bölümün şanına yakışan güzellikte masalsı bir MedCezir bölümünü daha geride bıraktık. Neden en güzel bölümlerden biriydi, birazdan ona değineceğim ama, öncelikle geçen haftadan kalanları nasıl çözdük ona bir bakalım.
 
En az geçen hafta izlediklerimiz kadar nefes kesici!
 
Geçen bölümün son sahnesinin tekrarı ile başladık. Yaman’ın biraz zorla başlattığı öpücük, Mira tarafından karşılıksız kalmayacaktı tabi… Mira’nın kendisinin de açıkça söylediği gibi, Yaman’a karşı kayıtsız kalabilmesi asla mümkün değil. Mira’da en çok sevdiğim şey de bu… Onun yerinde başka bir kadın olsa, duygularını saklayabilirdi. Kırılan kalbini bu kadar açıkça Yaman’a göstermez, ondan etkilenmediğini falan ispatlamaya çalışabilir, kısaca bir takım kadınsal oyunlara girebilirdi. Mesela Sude, asla Mira gibi davranmazdı, ya da Elif… Mira’yı özel yapan da bu ya, duygularından hiçbir zaman utanmıyor. Zayıfsa zayıf… İşte Mira’nın her zaman prenses olmasının sebebi de bu... Yaman’dan, istediği zaman konusunda çok haklı elbette, affetmek zaman alacak, ama işin en güzel yanı, Yaman’ın bu zamanı köşesinden izleyerek geçirmiyor olması. En ufak bir fırsatı kaçırmıyor, her diyoloğu adeta bir kur yapma törenine çeviriyor. Kendisini sürekli hatırlatıyor, doğru yoldasın tatlım! Biz de bu durumun keyfini sürüyoruz, güzel bir adamın aşkından yanışını izlemek gibisi var mı!

 Mira’nın bu durumun dramını sonuna kadar hissetmesine rağmen, bir yandan da keyfini çıkardığı şu gülümsemeden belli değil mi, bu yüzden sakin, panik yok!
 
Sude'nin "Asım Şekip'e çok yaşlı ve zenginsin keşke ölsen" bakışı
 
Asım Şekip Kaya’nın özgürlüğüne kavuşması elbette Altınkoy ahalisine bolca partileme sebebi verdi. Önce gençlerden oluşan karşılama komitesinin “eve hoş geldin”i, sonra A.Ş.K’ta dans etkinliğiyle Bay AŞK’ın dönüşü, Altınkoy’da törenlerle kutlandı. Selim’le Sedef, Nadir’in de Kaya Şirketler Grubu’na dahil olması sebebiyle bu özgürlüğü biraz buruk karşılasalar da, Bay AŞK’ın geri dönüşü, aslında en çok Yaman’a yaradı diyebiliriz. Hem holdingde çalışmaktan yırtıp sadece Mira’ya yoğunlaşma fırsatı kazandı, hem de Mira’nın komşu eve temelli dönüşü sağlanmış oldu. Bu durum aynı zamanda–dolaylı olarak da olsa-Yaman’ın ilk kez Sude’nin olumlu bir cümlesinin öznesi olmasını sağladı. Sude tarafından 49 bölümdür türlü aşağılamalarla sıfatlandırılan Yaman, bu bölüm “Yaman çok haklıymış” mertebesine yükseldi. Ki bu bence Yaman’ın Altınkoy’un altın anahtarını kazanması ile eşdeğer bir durum. Üzerine bir de Orkun’dan “kusura bakma” alttan alışı geldi ki hep beraber şaşırdık. O zaman hepimiz adına buradan Suzi ve Nevin Teyze’ye sesleniyorum: Güçlerinizi birleştirip Yaman’ı bir okuyup üfleyin lütfen, çocuğun başına bir şey gelmesinden korkuyoruz. Tabi arada Yaman’ın son iki bölümdür süregelen “Prince Charming” durumlarının kalıcı olması için bir iki dua da ediverirseniz, bizim de hayır dualarımızı alırsınız.
 
Peki neden iyi bölümdü, çünkü MedCezir sadece Yaman-Mira aşkı etrafında dönen ve yan olaylarla zaman dolduran bir hikaye olmadı asla. YaMira aşkını izlemek nasıl harikaysa, diğer yan karakterlerin de sağlam birer hikâyelerinin olması MedCezir’i özel yapan en önemli sebeptir. En sıradan günlük diyalog bile o kadar doludur ki, çok keyifli. İşte bu yüzden senarist Ece Yörenç’in kalemi çok başkadır ya… Mesela Suzi’nin Deniz’e tavırlı olmasına bayıldım. Sezon başında Ender’in ardından döktüğü gözyaşlarının hakkını verdi. Sonra Nevin’in iki günde kurtlanması… Başına yine bir bela açmadan duramaz ki Nevin.
 
Sude bu bereyle ortama uyum sağlamaya çalışmış olmalı. 
 
Peki Kenan’a ne demeli. Hikâyenin en güzel yazılan karakterlerinden biri kesinlikle Kenan! Onun salt kötü ve zararlı bir karakter olmak yerine, Sude’nin yanında Kazanova, Giray’ın yanında ona asla prim vermeyen “ağır abi”, bir işler karıştırırken de arıza adam olmasını izlemek çok keyifli, değil mi? Yalnız Kenan ayaküstü Sude’ye “seni seviyorum” da dedi ya, bu Koper’lerin Beylice’lere olan aşkı efsane gerçekten… Sude’nin hayatındaki karmaşalar, tabi ki şu anda bu itirafla ilgilenmesine pek izin vermiyor. Kenan’ı sadece kafa dağıtmak için kullanıyor gibi… Bu arada Sude, ilişkilerinin belgelenmesi konusunda, Kenan’a neden hedef olarak Sedef’i gösteriyor? Acaba Faruk’u Sedef’e kaptırdığından, aynı akıbete Kenan’la da uğramamak için, erkenden önlem alıyor olabilir mi, ne dersiniz? Sude’den bahsetmişken, Selim ve Sedef’in Asım Şekip’i hapisten çıkarmaya giderken, Sude’yi kapıda bırakmalarıyla çok eğlendiğimi söylemeden de geçmeyeyim.
 
Sizce de güzel bir çift olmamışlar mı?
 
Kenan konusundaki zenginliğin aynısını ben artık Burak için de bekliyorum. Bu bölüm, Hale ve Burak dansta partner olunca, aslında yan yana ne kadar iyi göründüklerini fark ettim. Hatırlarsanız Burak, Uzay’ın Mert-Eylül çiftini ayırma konusunda da gayet sağduyulu davranmıştı, tamam, bunu bir iddia malzemesi yapması ve arabasını ortaya koymasıyla çok pespayeydi. Ama biraz parlatılıp derinleştirilmesi hoş olur belki…
 
 Artık biliyoruz ki "üzgün erkek çekiciliği" diye bir şey var!

Bu arada bu bölüm fark ettim ki Mira’nın, hem Yaman hem de Orkun’un üzülmesine kalbi hiç dayanamıyor. Orkun’un boynu bükük geri viteslerinde de, Yaman’ın biraz sert çıktığında başını eğip üzgün üzgün bakmasına da kıyamıyor. Hemen şefkatinden bir parça verip gönüllerini alıyor Mira. İkisi birbirlerinin açıklarını aramaktansa, bu durumu averaja çevirmek için çaba sarf etseler çok daha iyi olur. Bilmiyorum artık, ben buraya yazdım.
 
Beren bölümün kraliçesiydi.net
 
Bölümün en güzel kısımlarından biri Beren-Yaman ortaklığıydı. Yaman’ın hanesine artı bir puan daha yazıyorum. Beren’in desteğini almak; Yaman’ın şimdiye kadar yaptığı en akıllıca hamleydi bile denebilir. Beren’in verdiği akıllar, yaptığı yorumlar, Yaman gibi dikkat çeken bir adamla beraber görünmekten aldığı zevk, Yaman’ın bu yavru kedi haliyle kafa bulması hepsi harikaydı. Bu arada, bu bölüm itibariyle, bütün Beyliceler’in Yaman’a karşı ne kadar hassas olduğunu öğrenmiş olduk. Yaman’cım meğer Tüm Beyliceler’i hayal kırıklığına uğratmış. Yaman Orkun’la Mira’nın arasının nasıl olduğunu sorduğunda, Beren, “sen benden ajanlık yapmamı mı istiyorsun” diye buna karşı çıkmış görüntüsü verdi. Ama Yaman ona “evet ajanım ol” deseydi Beren buna aslında “yaşasın, en sevdiğim şey” diyerek karşılık verecekti. Ama Yaman Beren’i bu kadar iyi tanımıyor tabi. Bu arada Beren’le ortaklıkları, Yaman’ın hayatına bambaşka bir anlam da getirdi, bence çok eğlendi ve Mert’le aldıkları dans derslerini de hesaba katarsak, artık Yaman’ın da tam bir Altınkoy’lu olduğunu söyleyebiliriz. Beren’den bahsetmişken, bölümün sonlarına doğru büründüğü Serpil Çakmaklı tarzı ile ilgili sorularımı tek başlıkta ifade edeyim, canım sen hayırdır?
 
"Lütfen beni de dansa götürür müsünüz?"
 
Beylice kadınlarının en büyük silahlarından biri de, düşmanlarını yakınlarından ayırmamaları… Mira’nın Elif’ten sürekli bilgi alması yine süperdi. İkisi konuşurlarken, gelen Eylül’ün, önce Mira’yla konuşup konuşup, sonra arada Elif’e dönüp söylediği “merhabası” ise çevirip çevirip izlenecek cinsten, çok zalimceydi.
 
Elif, her ne kadar Murat’a geri dönmüş olsa da, bir akbaba sinsiliğinde Yaman’ı gözetlemeyi sürdürüyor. Yaman başarısız olursa diye, gözü sürekli üstünde… Murat’ın onunla ilgili “evimin kadını, çocuklarımın anası olacaksın” hayalleri her an suya düşebilir. Bu arada Murat’ın da Nadir Baktıroğlu’nun yanında çalıştığına dair bir hissiyatım var, yoksa böyle bir şey ima edilmiş miydi, emin değilim.
 
YaMert!
 
Bölümün eğlence dozunu arttırma görevi yine Mert’teydi. Dans dersleri ve Yaman’la beraber, öğrendiklerini evdekilere gösterme dansları muh-te-şem-di. Yaman’a yaptığı doğal yağ yakıcı muhabbeti de çok keyifliydi, iyi ki varsın Mert! Aldığı bu dans dersleriyle, bölüm sonunda Uzay’ı büyük hezimete uğratması da çok iyi oldu. Ama Uzay bunu bir hezimet olarak görmüyor, Mert’e bir kez daha hayran oldu bence. Dans dersleri sırasında Yaman’ın montunu çıkarmaya çalışan kıza da buradan selamlarımı gönderip ekleyeyim, canım görmüyor musun sıra var!
 
Bölümün en güzel seyirliklerinden biri de kuşkusuz Mira’nın Yaman’ı bestesini çaldığı ve Yaman’ın gizlice gelip onu dinlediği sahneydi.

 Verilen mesaj gayet açık Yaman'cım, evet!
 
Gelelim Mira’nın Yaman’la empati kurmasını sağlayan olaylara. Nevin iki gün evde oturmaya dayanamadı ama bunu “fare deliğine sığmamış, bir de kuyruğuna kabak bağlamış”la ört-bas etmeye çalıştı. Gamze’nin bebeğine bakma teklifi gerçekten çok anlamsızdı. Gamze, tabi ki kırk tane meziyet ister, üstelik Eylül’ün dediği gibi, Nevin’in referanslarından biri Yaman tamam, ama biri de Kenan yani… Mira bu duruma çok bozulsa da, ben de Eylül ve Gamze’ye katılır, çocuğu Nevin’e emanet etmezdim. Zaten Mira’nın bu Nevin’e olan büyük aşkını da anlayabilmiş değilim, tamam Yaman’ın annesi ama, abarttığı kadar da değil. Bu bakıcılık olayı için Nevin’e güvenilmemesi durumlarından Mira’nın Yaman’la empati kurması çok anlamlıydı, açıkçası ben hiç o yönden bakmazdım.
 
"Yaman saçı" kestirmişsin diye dalga geçmeleri çok tatlı değil mi?
 
Mira, bir ara babası ve Orkun’la hastaneye gitti, ama Yaman’ın da Mira’nın durumunu öğrenmek için orada olması bana oldukça anlamsız geldi. Tabi Orkun’un Faruk ve Yaman’ı konuşurken görmesi gerekiyorduysa… Neyse, takılmayalım, Orkun bunu gördü ve artık Yaman’ın Mira’nın hastalığının nüksettiğinden haberdar olduğunu biliyor. Yaman gayet net bir şekilde, bu durumun kendisinde yarattığı farkındalığı da açıkladı. Yani Orkun’un önünde şimdi iki yol var. Biri aşkın, diğeri intikamın yolu. Ya Mira’ya olan aşkı galip gelecek ve aşkını kalbine gömüp bunu saklayacak, mutlu olsun yeter diyecek, ya da Mira’yı tekrar üzme pahasına, hanesine artı puan yazdırmak için Yaman’ın bildiğini, Mira’ya ispiyonlayacak.
 
Rapunzel and "Prince Charming"
 
 Yaman, beklendiği gibi dans gecesine gitmek yerine, kendi dansını kurguladı ve kahramanlığını yaptı, davetiyesi ve smokinini Murat’a verdi. Beren’in yardımıyla hazırladığı danslı romantik saatler çok masalsıydı elbet, bayılarak izledik. Yalnız Yaman’ın, o kadar soğuk bir akşam için mekân seçimi tam bir faciaymış. O sahneleri çekerlerken ne kadar üşüdüklerini düşünmekten bir ara romantizme kendimi çok kaptıramadım ama sonra Zuhal Olcay’ın Pervane’si ve aşklarının rüzgârı içimizi ısıtmayı başardı. Benim durumumda olanlar için son sahneyi buraya ekleyelim de hakkını verelim, değil mi?




 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER