The Originals geri
döndü. –Buraya dans emojisi gelecek.- Özleşmişiz. Klaus, Elijah, Hayley… Ve
diğerleri. Bu kısma birazdan döneceğim, önce
The Originals’a başlama yolculuğuma bir özet geçeceğim. İşin içinde tabi ki
bolca The Vampire Diaries var.
İzlediğim ilk yabancı dizi The Vampire Diaries’dı. Benim gibi olan koca bir kitle var burada,
eminim. Fakat çok uzun bir zaman önce diziyle vedalaşanlar da var. Tabir-i
caizse sakız gibi uzatılan mevzulara, olmayacak ikili ilişkilere şahit olmak
istemeyen, benim de içinde bulunduğum bir kitle ‘Her zaman özel olacak, ama
buraya kadar!’ nidalarıyla yollarını ayırmıştı. Geçtiğimiz günlerde, sekizinci
sezonu ile final yapan The Vampire
Diaries ile ilgili hatırladığım üç şey var.
İlki birinci sezon, altıncı bölümün, Jason Walker
eşliğindeki final sahnesi. Çok muhteşem bir sahne değil belki, hatta efsane
sahneler filan binlerce vardır üstüne ama nedense izlediğim tüm o sezonlar
içinde aklıma en yer etmiş olanı o sahne. Elena’yı çok sevdiğimden değil ama kendini
koruma içgüdüsüyle attığı adımlar, Stefan’ın karmaşıklığı sanırım benim için
tam o noktada şekillenmeye başlamış, o sebepten. Sahneyi aşağıya bırakıyorum,
nostalji olsun. :)
İkincisi Klaroline. Evet evet hani şu zalim Julie’nin
harcamalara doyamadığı Klaroline. Neyse ki sonları bir nebze güzel bitti.
Caroline’ı en başından beri çok severim. Günün sonunda, önlenemez yıkılışların
içinde de olsa bir şekilde sağ çıkmayı başarabilen güçlü bir karakterdi. Ne
yapacağını bilemez halleri hep şu yanda dursun, hadi ama hepimiz biliyoruz
Care, en çok en güzel Klaus’tu senin içinde. Kendi adıma böylesini kabul etmek
istiyorum en azından. Klaroline için yapılmış bence en anlamlı fanmade videoyu
da, kendisinden aldığım izinle birlikte aşağıya bırakıyorum. Video Rana’ya ait.
Kendisinin Youtube ve Twitter kullanıcı adı da caretonola. Bence şarkı
seçiminden, kullanılan sahnelere kadar büyük bir özen içeriyor. Ellerine
sağlık. :)
Üçüncüsü tabi ki Klaus. Kökenlerin en bir sevdiğim olanı.
Evin haşarı dalgası. Yakıp yıkan, çoğu zaman düşünmeden hareket eden ama gönül
almayı da en iyi bilen, Niklaus Mikaelson. Öyle ki sırf gitti diye, TVD ile
yollarımızı ayırmamın sebebi. The
Originals’ın o çiçekli perdeleri olan köşemde oturma nedeni hatta. İşte ben
böyle deli, böyle sevdalı, böyle belalı… Klaus’un TVD’den ayrılmasının yası
biraz uzun sürdü bende. O sebepten The
Originals serüvenim de bir miktar geç başladı. Güç olmasın demişler.