Cingöz Recai: Bir Hollywood polisiyesi

Cingöz Recai: Bir Hollywood polisiyesi
Peyami Safa’nın ünlü eserinden beyazperdeye yeniden uyarlanan Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü, başrollerini Kenan İmirzalıoğlu ve Meryem Uzerli’nin paylaştığı bir polisiye. Cingöz Recai adlı dürüst, ahlaklı ve namuslu bir hırsızın -yani bir tür Robin Hood uyarlaması karakterin- deyim yerindeyse sahalara geri dönüşünü konu alan film, büyük bir planın peşinde olan Cingöz ve ekibinin macerasını Hollywood yapımlarını anımsatan şaşaalı bir görsellikle anlatıyor.
 
Film Moskova sokaklarında başlıyor. Moskova’nın büyüleyici atmosferi içinden adının Göze olduğunu öğreneceğimiz bir kadın çıkageliyor. Bu zarif görünen, ancak halinde ve tavrında zarafetten eser olmayan kadın büyük bir sürprizle karşılaşıyor. Erkek arkadaşından geldiğini sandığı bu sürpriz ise filmimizin kahramanı, karizmatik hırsızdan geliyor. Fakat Cingöz, beklenmedik bir sürprizle etkilediği Göze adlı bu kadını, sahtekarlıkla suçlayarak bir kez daha şaşırtmayı biliyor. Hemen ardından Göze ve erkek arkadaşını bir partide görüyoruz. Ünlü bir modelin özel konuk olarak katıldığı ve çok değerli bir mücevheri taşıyacağı etkinlikte Cingöz de “konuklar”  arasında yer alıyor. Mücevheri çalan ve eski dostu, 'ortağı' başkomiser Mehmet Rıza’yı (Haluk Bilginer) arayıp kendini ihbar eden Cingöz, polislerin de peşine takılmasına izin veriyor. Hızlı bir kovalamacanın sonunda ise Cingöz, mücevheri bir adama teslim edip onu yakalatıyor. Ancak Mehmet Rıza’nın da tahmin ettiği üzere Cingöz bütün bunları daha büyük bir planı hayata geçirmek için yapıyor. Çünkü Cingöz, henüz küçük bir çocukken babasını kendisinden alan"Hayalet" lakaplı bir suç örgütü liderinden intikam almanın peşinde!


 
Güneşin Oğlu (2008), Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013) ve İtirazım Var (2014) gibi filmlerin yönetmeni Onur Ünlü, Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü filmiyle Türkiye sinemasında görmeye pek de alışık olmadığımız büyüklükte bir prodüksiyonla karşımıza çıkıyor. Bizleri İstanbul’un gizli bahçelerine, lüks hayatına götürüyor, birçoğumuzun haberdar dahi olmadığı bilinmez güzellikleriyle tanıştırıyor. Dizilerde görmeye alıştığımız küçük kokteylleri, izleyicinin adeta aklını alan kostümleri çok daha geniş bir yelpazede, çok daha geniş bir ölçekte önümüze sunuyor. Moskova’nın büyüleyici güzelliği içindeki bir gölde tekne gezisiyle başlayan bu büyüleyici şölen, büyük malikane ve rüya gibi bahçesindeki akılları baştan alan sürpriziyle devam ediyor. Benzeri güzellikler hikayenin İstanbul ayağında da aynı şekilde devam ediyor. Öyle ki izleyicinin aklına Hollywood yapımı Amerikan filmlerindeki o şaşaalı hayatları, o gösterişli yaşamları getiriyor, İstanbul’u Kapalıçarşı, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Meydanı ve Yerebatan Sarnıcı gibi tarihi yapılardan ibaret sananlara ağzının payını veriyor. İstanbul’un kapalı kapılar ardına saklanmış yeni ve modern yüzünü su yüzüne çıkarıyor.

Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü filminin temel sorunu da burada başlıyor, büyük bir prodüksiyon olmasında. Büyük prodüksiyon bağlamında pek fazla örneğe yaslayamadığımız Türkiye sineması Onur Ünlü’ye neyi nasıl yapması ya da yapmaması konusunda pek bir fikir veremiyor açıkçası. Zira fazla emsalin bulunmadığı bu alana kendisi de yabancı kalıyor. Büyük projeler olmadığı için büyük projeleri finanse edecek kapsamda yapımcıların da bulunmadığı Türkiye’de haliyle şirketler bütçeyi ürün yerleştirmelerle yaratmaya çalışıyor. Her ne kadar Onur Ünlü bu ürünleri filmin akışını engellemeyecek şekilde yerleştirmeyi başarsa da filmin sponsorluğunu üstlenen yapım şirketlerine sözünü geçirmekte açık bir şekilde zorlandığı da belli oluyor. İş böyle olunca da kendi tarzının oldukça dışındaki bu “ısmarlama” projede (Ben demiyorum, bunu kendisi söylüyor) kendinden bir iz bırakmakta da hayli zorlanıyor. Bu sorun kendini en çok da oyuncu seçiminde gösteriyor.

N'aber Peyami?

Cingöz Recai, Ayhan Işık’tan da bildiğimiz üzere yeri geldiğinde bir centilmen, yeri geldiğinde ise tam bir şark kurnazı. Karşısındakiyle alay ederken ince zekası gözlerine yansımış karizmatik ve hareketli bir karakter. Bir yanıyla çocuksu, diğer yanıyla ise tam bir iş adamı. Zenginden alıp fakire veren bir Robin Hood, kimseyi öldürmeyen ancak kıskıvrak yakalayıp polise teslim eden bir Batman. Özellikle de babasının intikamını alma meselesinin Batman ile olan benzerliğini daha da arttırdığını ve ona ara sıra küçük de olsa hata yaptırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakat Kenan İmirzalıoğlu’nun canlandırdığı Cingöz Recai dürüst olmak gerekirse fazla kusursuz. Hatta gerçek olamayacak kadar mükemmel bir karakter. Ahlaklı, dürüst, yakışıklı, iyi giyimli, karizmatik, olgun, bilinçli ve zeki. En önemlisiyse bunların hiçbirinden de taviz vermiyor. Fakat Kenan İmirzalıoğlu, Cingöz Recai’nin o muzipliğini, o cin fikirliliğini, “cin”liğini taşımıyor. Daha ziyade mülayim, iyi aile çocuğu ifadesi var o güldüğünde daha da kısılan gözleri taşıyan yüzünde. Hem otobüste ve sokaklarında geçecek kadar gerçek olmasına karşın bu mükemmel, dört dörtlük karakteriyle gerçekliğini yer yer yitiriyor hem de iyi aile çocuğu imajlı İmirzalıoğlu’nun flörtöz halleriyle Göze’yi kendine iki saniyede aşık etmesiyle izleyicinin aklında bir ikilem yaratıyor; “Cingöz bir beyefendi mi yoksa bir kötü çocuk mu?” ikilemi.

Bir uyarlama olarak Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü filminde izleyicinin ilgisi çekmesi gereken belki de en temel nokta filmin hikayesi, daha doğrusu hikayenin nasıl anlatıldığı. Biz filmi daha ziyade Cingöz’ün gözünden izliyoruz, nasıl bir iş peşinde olduğunu bilmesek de motivasyonlarından ve ne sonuca varmak istediğinden haberdarız. Yani bir diğer anlamıyla küçük çaplı sürpriz bozanlar (spoiler) çıkıyor karşımıza. Ve bu da Cingöz’ün ne yapacağını tahmin edebilmemizi kolaylaştırıyor, o karmaşık oyunların sonunda nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızı bildiğimizde de bütün o aksiyon etkisini yitiriyor, kuru aksiyondan ibaret kalıyor. Bir polisiye olarak Mehmet Rıza’nın perspektifinden ilerlese ve Cingöz Recai, kendi adını taşıyan filmin yan karakteri oluverse bilinmezliğin etkisi de sürprizin şoku da artardı şüphesiz. Haluk Bilginer de başrol olmanın sorumluluğunu taşımakta kesinlikle zorlanmazdı. Gizemi Mehmet Rıza ile çözen izleyici de sıradan, alışılagelmiş olsun ya da olmasın bu maceraya daha kolay dahil olurdu, etkisinden de kolay kolay çıkamazdı.


Cingöz Recai: Bir Efsanenin Dönüşü filmi muadillerine kıyasla gayet derli toplu bir yapım (büyük prodüksiyonların yeni yeni yapılmaya başlandığı Türkiye sinemasında pek de benzeri yok zaten, hele vizyonda hiç yok). Ama Onur Ünlü, Kenan İmirzalıoğlu, Meryem Uzerli, Haluk Bilginer ve pek tabii Peyami Safa isimlerini bir arada gören izleyici çok daha fazlasını bekliyor bir Cingöz Recai macerasından. Aksiyonun kesilmediği, ince detaylarla bezeli bir iyi Hollywood filmi beklerken, bu beklentinin sebep olduğu bir hayal kırıklığı yaşıyor. İsimlere bakmaksızın izlendiğinde Cingöz Recai keyifle izlenebilecek, güzel vakit geçirmek isteyenleri tatmin edebilecek bir film, fakat bir Onur Ünlü imzası arayan, Haluk Bilginer’den oyunculuk dersi almak isteyen ve “Vay be, Hollywood’la yarışır filmler yapmaya başlamışız sonunda!” demek isteyenleri hayal kırıklığına uğratacağı da aşikar.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER