Red Speedo: Sadece kazanmak mı önemli?

Red Speedo: Sadece kazanmak mı önemli?
Teşekkürler two two production 
Tiyatro izlemeyi sever misiniz?

Tür ayrımı yapar mısınız?

Peki ya süre ya da mekan?

Tiyatro izlemek keyiflidir. Tiyatroyu sadece salonda değil sokakta, bahçede ve her yerde izlemeyi severim. Sahne her yerdir çünkü. Veee eğer siz de yeniliklere, yaratıcılığa açıksanız mutlaka ama mutlaka Red Speedo'yu listenize eklemelisiniz.

Listenize eklenmeli diyerek sadece mekandan ötürü tavsiye etmiyorum elbette. Oraya da geleceğim. Öncelikle oyunun beni de kendine çeken ilk yanı havuz başında oynanacak bir oyun olmasıydı. Yenilikleri seviyorum. Konsepti merak ettiğimden listeme eklemiştim Red Speedo'yu. Beni nelerin karşılayacağından, nasıl bir oyun çıkacağından habersiz tarihi Pera Palace Oteli'nin Yüzme Havuzu'nda buldum kendimi. Evet, evet indik havuz başına.^^ İçerisini gayet güzel dizayn etmişler, her yerden görünebilen bir sahne. (Artık benim için orası havuz değil sahne) Mükemmel bir ışık sistemi, görkemli şov.

Ulusal Yüzme Olimpiyatları'na katılmaya hak kazanmak için yapılacak müsabakadan hemen bir gün önce başlıyor hikayemiz. Çünkü Ray'in (Erdem Kaynarca) de içinde bulunduğu yüzme takımının tesisindeki bir buzdolabında, kime ait olduğu bilinmeyen doping ilaçları bulunuyor. Başarılı yüzücü Ray, Speedo markasıyla önemli bir anlaşma imzalamak üzereyken üstelik. Herkes ilaçların başka bir kişiye ait olduğunu düşünse de Ray önce avukat olan abisi Peter'a (Erol Babaoğlu), ardından da Koç'una (Fehmi Karaarslan'a) gerçekleri itiraf eder. Ve daha sonrası çorap söküğü gibi gelir.

Kazanmak için ne kadar ileri gidersiniz?

Red Speedo bunu gerçekten soruyor size? Evet, karşınızda Ray ve onun etrafındaki yakınları var. Ama aslında o Ray sensin diyor. Ya da Ray senin bir yakının diyor. Ve ne yaparsın kendin için? Onun için? Sizin için? Neler yaptın? Ne kadar ileriye gidersin? Hani başta beni mekanı çekmişti demiştim ya. Oyun başladığı ilk dakikadan itibaren konusuyla da damgasını vuruyor. Üstelik bir süre sonra oyunu nerede izlediğini değil de onlara ne kadar yakın olduğunu, neler yapabileceğini düşünüyorsun. Sadece kazanmak mı önemli? Sonuç odaklı mı yaşıyoruz? Ya da bizi buna mı itiyorlar? Sorular, sorular, bitmeyen sorular... Aşk, ahlak, ilişkiler, etik, düşünceler, denge, kural, para, hırs... Tüm bileşenler tek paydada toplanmış oyunda.

Etrafımdaki Ray ve onların yakınındakileri düşündüm. Acıdım, soğudum, kızdım. Bağırdım bir ara onlara. Üzüldüm, anladım, algıladım, sorguladım. "Hadi be!" Dedim bir ara. "Kendine gel dedim zaman zaman." Çok kuvvetli bir metin izledim ben oyunculukların da yüksek performans sergilediği.

Oyunun çevirmenliğini yapan Kerem Pilavcı'ya ilk tebriğim. İyi ki böylesine sağlam ve zengin metni çevirip seyircilere kazandırmış. Peşine oyunun yönetmeni Ahmet Sami Özbudak. Rejisini beğendiğim yönetmenlerden kendisi. Özbudak mekanı öylesine sağlam kullanmış ki bir ara havuzun içerisindeki Ray'in gerçekten olimpiyatlarda olduğunu hissettim. Ve inanın öylesine gerçek ve içten ki Ray ve Peter. Oyun başlayıp Peter Ray'in yanına geldiğinde "Galiba ben odalarına daldım, sohbetlerini böldüm." Diye iç geçirdim. Erdem Kaynarca ve Erol Babaoğlu siz gerçekten abi&kardeş olsanız en az bu kadar iyi olurdunuz. Sohbetinizle, kavganızla, hayatınızla. Ses tonunuz, olaylara yaklaşma tarzınız ve o kişi olmanız. Her şey ne abartıydı ne azdı. Kusur aradım, yoktu. ^^ (Yaa gördün mü bak ne oldu? Diye diye izledim sizi) Ray'in eski kız arkadaşı Lydia rolündeki Tuğçe Tanış ve Koç karakterinde izlediğim Fehmi Karaarslan iyiydiler. Sadece iyiydiler çünkü; bazı yerlerde beklediğim çıkışları alamadığım için biraz daha yüzeysel kaldıklarını düşünüyorum. Çünkü yönetmen Özbudak oyuncuya "Al repliğini at, sahne senin gönlünce oyna." Demiş.

Oyunun ışık tasarımını yapan Ayşe Sedef Ayter ve kostüm tasarımını yapan Ceylan Atınç'a da ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Diğer oyunlarında da beğendiğim ışık kullanımını yine doğru yerdeki nokta atışlarıyla taçlandırmış Sayın Ayter. Ve kostümün bir oyunda ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu göstermiş Ceylan Atınç. (Öyle göze sokmadan çok ince detaylarla hem de)

Tüm ekibin emeğine sağlık. Kendinize bir iyilik yapın ve izleyin oyunu. Hem unutmayın tiyatro iyidir, iyileştirir.

Sevgiler.

* Yine aynı yapımın oyunlarından olan Balat Monologlar Müzesi'ne gittiğim gün Erol Babaoğlu'nun rahatsızlandığını ve o yüzden o oyunun oynamayacağını öğrendiğimde üzülmüştüm. Red Speedo'da Peter'ı izlerken üzüntüm azaldı.^^

OYUN KÜNYE BİLGİLERİ
Yazan: Lucas Hnath
Çeviren: Kerem Pilavcı
Yönetmen: Ahmet Sami Özbudak
Oyuncular: Erdem Kaynarca, Erol Babaoğlu, Fehmi Karaarslan, Tuğçe Tanış
Işık Tasarımı: Ayşe Sedef Ayter
Hareket Tasarımı: Tuğçe Tuna
Dövüş Tasarımı: Gürhan Elmalıoğlu
Kostüm Styling: Ceylan Atınç
Afiş Fotoğrafları: Hande Göksan
Oyun Fotoğrafları: Murat Dürüm
Dövme Tasarımı: Müge Bilir
Yapım Asistanları: Duygu Pelit, Burak Uyanık, Akif Kızışar
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER