Yılbaşı
partisine düşen bombanın ardından Sarmaşık ekosisteminde ciddi değişiklikler olacağını
tahmin etmiştik. Kalp ağrısı ve iç sıkıntısı arasında gidip gelen bir
yolculuğun ardından bakalım zihnimizde neler yer etmiş.
Parasına
el konmuş bir Sarmaşık kadınının hayat damarlarından biri kopmuştur desek
abartmış olmayız sanırım. Bir yandan hırsızlık dedikodusu, diğer yandan kadın
konseyindeki otorite eksikliği katil arılar gibi oradan oraya koşturmalarına
sebep oldu. Evi bile taşladılar ayol, utanmasalar ganimet diye yılbaşı
süslerini söküp götüreceklerdi. Bu otorite boşluğu Pelin'in gözünden kaçmadı ve
hemen fetret devri şartlarından yararlanıp tahta geçti. Zavallı Pelin,
zannediyor ki o ev, o konum ona yar olacak. Bir de evin balkonunda gerim gerim
gerindi, ufka bakan Merve pozları verdi. Merve evin muhtelif noktalarına acil durumlar
için yerleştirdiği dinamitleri patlatır, orayı yerle bir eder, yine de sana
rahat vermez orada hayatım. Sen yine biraz salın tabii, hevesini al o ayrı.
Biz de işte yoğunuz şekerim, Çakallar Ticaret Ltd. Şti. kurduk...
Sevgili
Merve, hayat sana arkasından bin kuyu kazıp içine ittiğin Oya'nın arabasında
saklanarak Sarmaşık'ı terk ettirdi ya daha ne isterim?! Rüya gibi doğa
manzarasından kentsel dönüşüm çilesine, bahçe dolusu çiçekten iki saksılı balkona düşüşüyle bu haftanın en büyük kaybedeni Merve'ydi. Ailesinin evine gidişiyle
hayatının çapındaki küçülmeyi görsel olarak o kadar net hissetti ki ne kadar
daralsa hakkıdır. O evde aldığı her nefes yarım. Tabii önce kalesini bırakmak
istemedi ama eski hocası Edip'ten bir ders alası gelmiş olacak ki silkinip son
bir gayretle durumu toplamaya çalıştı fakat nafile. Olay patlak verdiği anda saklandığı
delikten çıkan fırsatçı Pelin düşene bir tekme de ben vurayım diyerek
Merve'yi tamamen oyun dışı bıraktı. Merve şimdi Serhan'ı kandırarak keyfini
sürdüğü serveti geri almak için çetin bir savaş vermek zorunda. Hiç acımadım,
beter olsun.
Takma kafana kanki...
Bu
hafta neredeyse bütün bölümü Serhan'a farklı sebeplerden üzülerek izledim. Geçmişte
Merve tarafından zaaflarından yararlanılarak kafeslenmesine ayrı, birdenbire
üzerine atılan çamura ayrı... Serhan'ın tutuklanma sürecindeki şaşkınlığı, hiç
ait olmadığı o mekanlarda kendine yabancılığı gerçekten kalbimi sıkıştırdı. Kıyamam
nasıl utandı o halinden, Oya'nın görmesini istemedi. Serhan ben sizi
dağlara kaçıracağım yiğidim, sen hele bir çık da...
Merve-Serhan
evliliğinin "kutsallığına" daha önce de değinmiştim, yeri geldi bir daha
yapayım. Kötü niyetlerle, kandırmacayla başlayan hiçbir ilişki biçimine aman
ortada çocuk var bozulmasın diyemeyeceğim. İnsanlar eşleri tarafından
kullanılmadıkları hallerde de çok mutlu olup gayet düzgün çocuk yetiştirebilirler.
Dolayısıyla bu bölüm seyircide "Neticede yuvadır, yıkılmasın." algısını
sarsmak adına önemliydi. Merve sırf anne oldu diye yaptıkları yanına kar mı kalmalı?
Yalan dolanla tavladığı Serhan çok daha dürüst ve sevgi dolu bir hayatı hak ediyor. Eminim Mila da ileride ona hak verecektir.
Gelelim
Oya ve Serhan aşkına... Aşk diyorum artık hiç elimi korkak alıştırmayayım,
bundan sonra böyle gider. Merve yaşadıklarına şaşırıp kendini kurtarmakla
meşgulken, Oya, onun bihaber olduğu birçok bilgiye hakim şekilde çözüm aramaya
başlamıştı bile. Elinden gelen tüm imkanı kullanarak Serhan'a yardımcı olmaya
çalıştı ve inanıyorum ki bundan fazlasını da göreceğiz. Ha oldu ha olacak derken beklenen
an gelip Serhan atak geçirdiğinde Oya'nın yardımına koşması kaçınılmazdı.
Oya'nın uyguladığı gevşeme egzersizinin başrolünde yine kendisinin olması pek
güzel bir ayrıntıydı. Serhan bir huzur tablosu çizip içine önce onu aldı. Orada,
herkesten uzakta, özgür ve onunla olmak istedi ta ki bir çocuğu olduğunu
hatırlayana kadar.
Anladım
ki Serhan Oya'ya olan hislerinden dolayı Merve'ye karşı mahçup hissetmiyor,
hatta onu adeta yok sayıyor. Yıllar içinde bütün duygusal yatırımını çocuğuna
yapmış. Eğer bu evliliği bitirecek bir karar alırsa sorumluluk hissedeceği tek
insan kızı. Merve de ne güzel destek oldu değil mi eşine? Gitti, haline
acıdığını her zerresine nakış gibi işlediği suratıyla adamın karşısına oturdu.
Sonra da bir güzel "Ne olacak bu işler?" dedi. Yüzündeki acıda
tahttan düşmenin şoku ve gelecek kaygısının dışında bir duygudaşlık kırıntısı var
mıydı bilmem. Her şey bir yana yıllarca aynı yolda yürüdüğü adamın dürüstlüğünden bile emin
olamadı ya, benim için en can alıcı an buydu galiba. Serhan'ı tanımıyor bile, sığ
duyum ve gözlemleri haricinde derinine inmeye tenezzül etmemiş bunca zaman.
İşine yarayanları öğrenip yeri geldiğinde kullanarak senelerini geçirmekten
rahatsız olmamış. Gerçekten ancak hastalıklı bir ruh ilişkilerini bu kadar yüzeysel
yaşar. Serhan, sen kesinlikle daha gerçek bir insanı hak ediyorsun dostum.
Oya
partide ve sonrasında şahit olduğu her şeyi büyük bir üzüntüyle izledi. Serhan
ve çocuğunun hatırına gidip Merve'ye yardımcı oldu. Çünkü olanlar Merve'nin de
suçu değildi. Oya kötülerin dahi yalnızca işlediği suçtan yargılanmasını isteyecek
kadar adil biri. Edip de o da Merve'nin başına gelenlerin ardından kendi
hislerini ve "iyiliklerini" sorguladılar. Zamanında onlara büyük
zararlar vermiş olsa da amaçları Merve'nin bir şekilde süründüğünü görmek
değil. Sadece yaptığının bedelini ödetmek istiyorlar ve gördük ki bu adil
ödeşmenin de zamanı var.
Kapak kapak üstüne!
Bölümün en büyük sürprizlerinden biri şüphesiz Arzu'nun şirket hamlesiydi. Doğuştan iş kadınıymış meğer kendisinin bile haberi yokmuş. Sık sık masaları tokatlayarak kaygısını dışa vuran Enver Paşa'yı toparladı, şirketin kriz yükümlülüklerini yerine getirdi. Üstüne iki dakikada kendi şirketini bile kurdu. Arzu'nu elinin güçlenmesi beni mutlu ediyor. Bir kadının kendini ailevi rolleri dışında da var etmesi, başka alanlardaki yeterliliklerini görmesi hayata karşı cesaretini genel olarak arttırır. Bundan sonra Arzu kendi sesini daha çok dinleyip kritik durumlarda kötüye kafa tutacak gücü kendinde bulabilir belki. Ya da bulamaz, belli olmaz. Pasiflik bazı insanlar için kronik bir sorun. Belirtileri zamanla daha az görülür hale gelebilir ama tamamen iyileşir mi orası meçhul. Bu arada eve "Şirket içinde köstebeğim var, çocuklarımın anası ehehe" diyerek gelen Mehmet, kurumsal ağızla yapılan kuru bir açıklama ve bir poşet dolusu çöple uğurlandı. Bu şahane kapağından dolayı seni kutluyoruz Arzu!
İşler
iyice sarpa sardı ama Merve'nin güç bağımlılığı Serhan'ın kurtuluşu adına ümit
veriyor. Abisiyle ilgili durumu çözerse Serhan bir anda temize çıkabilir.
İşimizin Merve'ye kalmış olmasına üzülmekle beraber Oya cephesinin de boş
durmayacağını düşünüyor ve sürprizlere açık olalım diyorum. Gerçeklerin bir an
önce açığa çıkması dileğiyle, haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın!