Kıyamet yaklaşıyor, herkes sığınaklara!
Adını ranzama yazdım yarim...
Uzun zamandır beklediğimiz hesaplaşmalarla karşımıza çıkan Ufak Tefek Cinayetler bu hafta hepimizin soluğunu kesti. Çok önemli kırılmalarla dolu bu bölümü nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemiyorum ama kervan yolda düzülür diyerek girişelim bakalım!
 
Serhan Bey'den dünyanın en naif aşk itirafını mı izledik bana mı öyle geldi dostlar? Biz içimizden “Daha kelepçeden yeni kurtuldun hele bir soluklan yeğenim” derken adam koşa koşa sevdiğine gitti yahu delireceğim! Kulüpte izlediğimiz sohbette kendisinin de ifade ettiği gibi hapisteki günler ona hayatı istediği gibi yaşaması gerektiğini, zorunluluklar içinde kaybedilen her güne yazık olduğunu net bir şekilde göstermiş. O da hiç vakit kaybetmeden Oya’sına koşup teslimiyet sözleşmesini masaya koydu ve kalemi eline verdi. Sıkıca sarılıp hasret gidermek, belki doya doya öpüp koklamak isteyen iki aşık birbirini sadece uzaktan gözleriyle sevdiler. Eve girişte elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen halleri, bastırmaya çalıştıkları heyecanları sanırım herkesi nereye gideceği meçhul flört zamanlarına götürmüştür. Aşktan kalbinin patlamak üzere olduğunu tahmin ettiğim Oya yaklaşan yüzleşmenin gerginliğiyle evde nereye kaçacağını şaşırdı. Fakat tabii ki Serhan mümkün olan en aşık ve en centilmen haliyle dokunarak onu bambaşka bir geleceğe çağırmaya kararlı. Serhan der ki: Al şu ipleri, bundan sonra sen sür. Nereye nasıl gideceğimizin kararını sen ver. Yaşadıkları şey ikisi için de çok yeni ve akıllarının alamayacağı kadar büyük. Bir yanda sevmekten sevilmekten bihaber, bir delinin elinde sıkışıp kalmış Serhan ve diğer yanda aynı deli yüzünden hayatı elinden alınmış Oya… İkisinin belki en önemli ortak noktası Merve mağduru olmaları ve kaderin işine bak ki bir araya gelmelerine vesile olan da o. Hayatın böyle şahane ters köşeleri var işte.
 
Aslında resmin güzelliğinden kafamızı kaldırıp biraz daha uzaktan bakınca Serhan’dan gelen teklifin temelde hatalı olduğunu görüyoruz. Serhan her ne kadar mükemmel uyumu düşünecek seviyede Oya’yı tanıdığını zannediyorsa da üzgünüm, yanılıyor. Oya’yı gerçekten tanısaydı kendisine boşan da gel demeyeceğini bilirdi. Boşanma kararını Oya’ya bırakmak da nesi ayrıca? İşte burada Serhan’ın zekasının iş hayatında parlamasına rağmen gerçek duygularla yaşanan ilişkilerde nasıl tökezlediğini görebiliyoruz. Serhan içinde gerçek sevginin olduğu tek güçlü ilişkiyi kızıyla kurmuş. Başka bir sevme-sevilme tecrübesi yok. O yüzden böyle anlarda ne yapacağını bilemiyor. Mutfakta Oya’nın yanına çocuk gibi sokulması, daha önceden yine aynı yerde birden tutup öpmeye çalışması… Daha önce de demiştim Serhan sevgi acemisi. Yaşadıklarını anlamaya çalışıp en doğru şeyleri yapmaya çalışıyor ama elinden bu kadarı geliyor. Oya zaten apayrı bir kapalı kutu. Sakladığı sır ve yaratacağı etkilere o kadar odaklı ki şu anı yaşayamıyor. Aklı hep ya geçmişte, ya gelecekte. İstediklerini söyleyip yaşamamak için kendini o kadar sıkıyor ki bir gün infilak edecek diye korkuyorum. Nefreti, arzusu, hiddeti hep kilit altında. O da toy. Hem yanlış yaptığını düşünüyor hem de sesi hiçbir zaman istediği gibi çıkmıyor.
 
 
Serhan zor bir şey istediğinin farkında olarak mahcup ve alıngan delikanlı halleriyle Oya’nın ayarlarını bozmaya devam etti. Birbirleri hakkında o kadar az şey biliyorlar ki. Şu azıcık tatlı sohbetin bile tadı damağında kalmış adamın, konuyu hemen Münü’ye getirdi. Bu nasıl bir sevgi kıtlığından kopup gelmektir vallahi içim acıyor dostlar. Eminim bir gün birlikte özgür ve yalnız oldukları anlar gelecek ve o anlarda birbirlerini teselli edecekler. Belki biri ağlayacak, öbürü başını okşayacak… Ama hep ortak yaralarda buluşup halden anlayacaklar. Fakat o günleri görmemize henüz vakit var, Oya’nın çektiği restle bu gerçek açığa çıktı.
 
Serhan’ın hayatına girişi Oya’nın sistemini allak bullak etmişti. Nasıl olacak ne zaman olacak derken karar günü geldi çattı ve Oya Serhan’ı reddetti. Hayatını eski “kırık ama idare eder Oya” olarak yaşamaya o kadar alışmış ki kendisinin bir başkasına muhtaç olan hatta onsuz yaşayamayacak kadar “hayatta” olan yeni hali onu korkuttu. Değişmek korku vericidir çünkü bilinmezdir. Özellikle travmalarla kalıcı hasar almış insanlar hayatta yeni yollar denemek istemeyebilirler ya kaybolursam derler. Önündeki sürprizlerle dolu gelecek de Oya’yı adım atmaktan geri koyuyor. Kendi tanıdık konforlu alanını bırakıp gitmek zor. Bir de taşıdığı yükler var tabii. Serhan’dan sakladığı çok büyük bir gerçek var. Hayatını altüst edecek bir gerçek. Bence Oya doğru olanı yaptı. Şeffaflık sağlanmadan, sofradaki herkes lafını bitirmeden başlamamak lazımdı. Neyse ki aşk acısı, kavuşamamalar, direnmeler, engeller aşkı bitiren değil daha fazla büyüten şeyler. Serada etraflarını Sarmaşık misali saran bir dolu bitki gördük, suni ortamda zorlama şartlarla asla doğada olduğu gibi yetişemeyecek bitkilerdi bunlar. Halbuki Oya ve Serhan ormanda özgürken tanıştı, onların suyu akar yolunu bulur. İteklemeye veya yapay desteklere ihtiyaçları yok; çok gerçekler çünkü. Fakat henüz ilişkilerinin büyüyüp hayata tutunması için gerekli şartlar sağlanmadı, hepsi bu.
 
 
O parlak tayttan sonra açıkçası biraz soğudum 

Oya ve Serhan’dan bahsetmeye doyamıyorum ama bir noktada durmam lazım. Madem öyle Edip’e bir uğrayalım. Öncelikle Edip o erkek kulüpleri falan senin neyine Allah aşkına? Oya’ya yakın olacağım, Sarmaşık düzenine ben de çomak sokacağım diye çatladın artık güzel kardeşim. Bir de sorulunca “Hayat burada, sen buradasın” demen ve Oya’nın hala ekseninde çaresizce döndüğünü kavrayamamış olması… Gerçekten değişik bir türe mensupsun sevgili Oya. Fakat kulüpte dönen erkek muhabbeti, sonrasında Serhan’ın teke tekte Edip’in kaygılarını anlayıp derdini anlatması ve karşılığında yaptıkları ateşkes güzeldi. Edip içi yana yana da olsa Serhan’ın düzgün bir adam olduğunu idrak etti ve daha da üzüldü. Çünkü Oya için doğru adam olduğunu o da biliyor artık. Oya’nın hayatında istediği yere sahip olamayacağını, üstüne üstlük sahip olan adama da kızamayacağını anladı. Bu platonik seven insanın başına gelebilecek en korkunç şeylerden biri herhalde. Sevip gözünde yücelttiğin insan bir gün birini bulur. Bakarsın ve bir kusur ararsın, sevmemek için hak etmediğini kendine kanıtlamak için bir işaret. Fakat o işaret yoktur. Hakikaten o kendisi için doğru olanı bulmuştur. Nefret eder ama saygı duyarsın. Edip de bu korkunç duyguyla kıvranıyor artık. Arada uğrar bir kahveni içerim Edip reis, dertleşiriz.
 
 
Pelin ve Taylan ilişkisi büyük bir sarsıntı atlattı ama bu öncü depremdi. Pelin’in Mervecilik oynamaya başlamasından beri Taylan’ın rahatsızlığı artmıştı ve bu hafta artık patlama noktasına geldi. Pelin taşıyamayacağı yüklerin altında ezildikçe hataya itildi ve sonuçta az kalsın elindeki her şeyden oluyordu. Senin kalemin değildi bu işler zaten, herkes çapına göre dalavere yapmalı. Eşinin kendisini aldatmadığına “Ayşe’ye kim bakar?” diyerek ikna olan Taylan, senin için söz bitti. Bana düşen seni ayakta alkışlamak olur bu saatten sonra. Hayatı algılarken bambaşka bir filtre kullanıyorsun hatta erkek muhabbetinin de dışında kaldın bu yüzden. Derin kavrayışlar olmadan da yaşanılıyor dedirttiğin için sonsuz teşekkürler. Ayrıca Ayşeli repliğin ardından bir süre sesli güldüğümü de belirtmek isterim.
 
 
Bu haftanın önemli çözülmelerinden biri de Arzu ve Mehmet tarafında yaşandı. Arzu Serhan’a destek olur diyordum ama Merve’nin de sıkıştırmasıyla iyiden iyiye yerine talip oldu. Arzu beni yanılttın şekerim, hala çiğsin. Hayattaki en büyük derdi pasiflik olan kadının da ilk girişiminde yerle yeksan olması hakikaten kaderin cilvesi olsa gerek. Kendinin iyi ve yeterli olduğuna inanmak isteyerek attığı ilk adım etik değildi ve onu yanlış tarafa savurdu. Evren Arzu’ya resmen haksız cesaretinin bedelini ödetti. Kaderden sille yiyen bir diğer arkadaş da Mehmet. Erkeklerle dertleşirken de dediği gibi cesur, maceraperest ve genç hissetmek istediği anda uzun vadede koşarak kaçacağı bir kadına mahkum oldu. Üstelik evde işler gerçekten iyi gidiyorken bunu yaparak kocaman bir aptal olduğunu kanıtladı. Şimdi de kurmak istemediği bir düzen onu içine çekiyor. Diğer yandan hala sevdiğini fark ettiği Arzu’nun talibi eve girip çıkmaya başladı. İkisi de ayrılık sonrası yeni kimlikleriyle bocalayıp kendilerini sorgularken her şeyi açık seçik konuştukları bir kavganın içinde buldular kendilerini. Bu açıkçası benim beklediğim bir durumdu. İçi hava dolu bir top düşünün, yere bıraktığınızda hemen yuvarlanıp yok olmaz, önce birkaç kere seker. Arzu ve Mehmet de bomboş bir ilişkiyi geride bırakmadılar aslında. Anlaşan, paylaşan ve eğlenen bir çiftlermiş görünen o ki. Fakat ilişkiyi devam ettiren şey tutku, saygı ya da diğer eğlencelikler değil. Esas olan sevdiğimizle bağımızı devam ettirmeye dair adanmışlığımızdır. Yani bir ilişki ancak iki taraf da devam etmesi için uğraşıyorsa eder. Fakat Mehmet bu sınavdan(bu bir sınavsa?) kaldı. Arzu da kandırılmış olmaktan dolayı çok kırgın. O sebeple bu iş biraz sürüncemede gidebilir. Yine de Arzu’nun Mehmet’i tekrar kabul edeceğini sanmıyorum. Tüm zorluklarına rağmen gerçekten yeni biri olmak istiyorsa bu oyunu bozar.
 
 
Pelo şuna bi soğan sürelim bu nedir bebeğim?!

Şirket evlilikleri bile Merve Serhan evliliğinden daha samimi ve paylaşımcı. İki insanın birbirinden ancak bu kadar haberi olmaz. Merve kalesini geri almak için şekilden şekile girip Serhan’ı da sıkıştıradursun adamın aklı nerelerde… Merve’nin sahteliği, oyunları artık Oya’nın canına tak etmiş olacak ki ilk defa yüzüne karşı bu kadar açıkça sinirini kustu. Şu ana kadar Oya bir şekilde kızların çevirdiği dolapları görüp şaşırdı, değişmelerini umdu ama daha da berbatlaşarak büyüdüklerini fark etti. Arzu’dan bir miktar ümitlendi ama son hamlesiyle orada da yanıldığını anladı. Fakat en çok şaşırdığı her seferinde birbirlerinin gırtlağına yapışıp sonra da her şeyi yutup hayatlarına devam edebilmeleri oldu. Sonunda o gün geldi ve Oya şaşırmayı bırakıp isyan etti. Bu nasıl iş, siz böyle nasıl yaşıyorsunuz dedi. Neyse ki bu hafta o da bıktı bu tiyatrodan da kendi sahnesini hazırlayıp haftaya herkesi davet etti.
 
 
İntikam fitili ateşlendi, artık geri dönüş yok. Uzun zamandır bekleyen büyük hesaplar nihayet görülecek. Bu sürpriz akşam yemeğinin ardından bir cephenin dağılışını izlemeye hazır olalım. Salı gününü iple çekiyor, herkese sakinleştirici desteğiyle ekran başına oturmasını tavsiye ediyorum. Pek yakında görüşmek dileğiyle, hoş çakalın…
 
 
 
 
 

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER