Peki derdimiz bununla
bitiyor mu? Bitmiyor. Ne çileli seyirciyim, değil mi? O videoyu izlediğin güne
lanet olsun dediğinizi duyar gibiyim. Ama yazmaya meyyalim vallahi dertten!
Hilal ve Leon’un
ilişkilerinde Yıldız dışında gelişen -ama tabii Yıldız’ın sonradan bir şeklide
yine dahil olabildiği- hadiseler arasındaki temassızlıktan bahsedeceğim biraz
da. Daha doğrusu Hilal ve Leon’un iç dünyalarıyla bizim aramızdaki temassızlık…
Leon Hilal’i öptü mesela. İlk öpücük bu boru değil, bugüne bugün Youtube’da neredeyse
bir milyon izlemesi var. Peki neden öptü? Arzularıyla girdiği savaşta mağlup
oldu falan filan geçelim bunları. Aylardır aradığı Halit İkbal’in Hilal
olduğunu öğrenmesiyle Hilal’i öpmesi arasında belki bir dakika bile yok. Sen ne
ara bu gerçekle yüzleştin de ne ara ikna oldun ki bu savaşta mağlup olup
yapıştın kızın dudaklarına? Evet, gençler, tutkulular, yanıyorlar aşklarından,
biliyorum. Ben öpüşmesinler demiyorum, hobi olarak yine öpüşsünler. Fakat o
Halit İkbal yüzleşmesi öpücüğün gölgesinde kalacak mesele miydi, sorarım size?
Şimdi çıkıp bana paragraflarca bunun gerekçelerini açıklayabilirsiniz tabii ama
hayır, ben bunları Leon’dan duymak istiyorum.
Hilal ve Leon arasında sürekli
bir şeyler olup bitiyor ama biz o olup biten şeylerle ilgili onların ne
düşündüğünü bilmiyoruz. Burada da okuyorsunuz, her hafta emek emek yazılar
yazılıyor. İşte onların hepsi yazıyı yazan arkadaşların kendilerince yaptığı
çıkarımlar, biz hiçbirini Hilal’den ya da Leon’dan duyamıyoruz. Biz Hilal’i
Hilal’den, Leon’u da Leon’dan daha iyi tanıyoruz çünkü gördüğümüzden çok daha
fazlasını tahmin etmek zorundayız, hikayeyle başka türlü başa çıkamıyoruz. Leon
bir bakıyorsa biz beş düşünüyoruz mesela. Bıraksalar on da düşünürüz ama şükür
ki Boran Kuzum çok yerinde bakışlar atıyor da teoriler yarıya iniyor. “Madem bu
kadar şikayetçisin, neden hala izliyorsun?” sorunuzun cevabı da burada yatıyor
işte.
Miray Daner ve Boran
Kuzum. İki pırlanta, iki deli yürek, iki yeminli fişek. Dört elle sarılmışlar
karakterlerine, o kadar güzeller ki bırakmaya kıyamıyorum. Vals sahnesine de
çok söylenebilirim mesela. Sırf hadi bu hafta dans etsinler bari diye düşünüp
yazmışlar derim. Hilal cesurdur ama ahmak değildir, bir konak dolusu Yunan
askerinin arasına sırf başbakan yardımcısına diklenmek için çıkmaz derim. Aynı başbakan
yardımcısını Türk bayrağıyla karşılamak gibi dahice bir plan yapan kızçe bu
acemiliğe düşmez derim. Ama demiyorum. Neden? Çünkü öyle bir oynamışlar ki laf
edersem çarpılırım gibi hissediyorum.
Bir de hala ufak da olsa
bir umudum var. Güzel günler göreceğimize, çok daha sağlam sahneler
izleyebileceğimize, hikayenin düze çıkabileceğine inanıyorum. Hala buradayım,
bekliyorum ve ben beklemeyi İsmail Abi’den öğrenmiş bir insanım, beni kolay
kolay yıldıramazsınız.
Öperim. ^^