SİBEL
Sibel... Kızına iki kap fazla yemek verebilmek için
Kendal’a minnet eyleyen, sırf oğlan doğuracik diye Kendal tarafından kolundan
tutulup konağın orta yerine bırakılan ve geldiği ilk gün, ilk zulmü
hemcinslerinden gören kadersiz Sibel... Namusumuzun yılmaz bekçisi, biricik
babaannemiz Kadriye Ana başta olmak üzere tüm konak kadınlarının kırk tas suyla
yıkayıp pakladığı “günahkar” Sibel... Heey gidi babaanne hey! Sorsan kadın,
sorsan ana, sorsan Şahmeran ama ağzının içine bakan her kadını bir şekilde
aşağılamakta da üstüne yok. Bir gün oturup Kadriye Ana’ya sövelim arkadaşlar,
benim içim böyle soğumayacak.
Karagül’deki
her kadın gibi Sibel’in de yaptığı en büyük hata, dünya üzerindeki herhangi bir
Şamverdi’yle yazılı, sözlü ya da görsel iletişim kurmaktı. En basitinden
“uğursuz” olarak tanımlayabileceğimiz Şamverdiler, konaklarına adım atan her
kadın gibi Sibel’in de hayatını kararttılar. Kendal’ın gazabından kaçarken
vurulup kızının kollarında can veren Sibel, ölümüne en çok üzüldüğümüz
karakterler arasında yerini aldı.