Vatanım Sensin: Biçare solan hayatlar!

Vatanım Sensin: Biçare solan hayatlar!
Smyrna… İçinde biriktirdiği kederi, haksızlığı, üzüntüyü artık kaldıramaz olmuştu ki taşı, toprağı un ufak edercesine patlatmıştı öfkesini. İki yanan yürek günlerdir dillerinde bir işgal lafını tutturmuşken gerçek işgali o gün gördüler. Yitirilen canlar, dökülen kanlar, Türk, Yunan, Rum, Ermeni, Bulgar, Çerkez, Arnavut demeden solan umutları, kopan feryatları görünce karşılaşmışlardı savaşın korkunç yüzü ile. İzmir’in ortasına düşen o bomba peşinde büyük yangınları da getirdi. Annelerin yüreklerinde çıktı o yangınlar. Kıvılcımlarından biri Azize’nin yüreğine biri Hilal’in yüreğine sıçradı. Annesinin kopan feryatlarında acıya şahitlik ederken, herkese direnen Hilal’in yerinde korkuyla Leon’a bakan küçük kız çocuğu vardı. Biliyordu çünkü o kargaşanın, o fırtınanın içinde babası bile sahip çıkmazken kendini güvende hissetmek için bakacağı gözlerin onunkiler olduğunu.

Lakin bu sefer Leon’un da gücünün yetmeyeceği bir rüzgara kapılmışlardı. Önlerindeki bilinmezliğe sürükleniyorlardı. Savaşı görmemişti, cephede bulunmamıştı ama kalemine sarılıp yazmıştı hep Hilal. O görmediği savaşlarda yitirilen canları , o görmediği acımasızlığın boyutunu belki de bu zamana kadar yazdığı bütün yazılarını bir bankın üstünde otururken sorguluyordu Hilal. İşgalcilerin hürriyetlerini almaya gelirken yanlarında getirdikleri acımasızlığı tartıyordu terazisinde. Kefesinin birinde kanının son damlasına kadar savaşacağına yemin ettiği hürriyeti varken bir kefesinde karanlığının tonu ile o gün karşılaştığı işgalci kuvvetler vardı. Bu kara boranın şiddetinde çorak toprağına tutunmaya çalışan bir gül gibi savrulurken yalnızlığında bir çift toprak rengi göz onu sarsan rüzgarı kesmişti. ‘’Hilal’’ demişti çaresiz bakışlarına eşlik eden titrek sesi ile.

Kendisini içine hapsettiği üniformanın diyetini ödüyordu Leon. İşgalin, olmaya çalıştığı kişinin her adımının ayrı bir cehennem olduğunu görmüştü o gün. Artık ikisi de farkındaydı aralarındaki uçuruma sebep olan işgalin.. Bundan sonra alacası, grisi yoktu bu sevdanın. Bıçak sırtında yürüyordu artık Hilal ve Leon. Ait oldukları yerin farkındaydılar tüm gerçeklikleri ile. Bundan sonraki mücadeleleri birbirlerinin mevcudiyetlerini kabullenmeleri için olacaktı. "Ben... Ç-çok üzgünüm." dedi Leon. Sadece bomba için değildi bu hüznü. Ait olduğu taraf için, yolunu bulmaya çalıştığı bu fırtınada dingin sularını öfkeyle kabarttığı için yanan yürekleri dindiremediği içindi bu hüzün. Karşısında ise öfkesinden çok kırgınlığıyla oturan Amazon kadını vardı. Gerçeklerini savurdu yüzüne. Kendi penceresini açtı ona görmüyor musun ne zaman aralasam bu pencereyi içerisini toz duman kaplıyor dercesine savurdu sözcüklerini. "İstediğiniz bu değil miydi? İstediğiniz bizi böyle yok etmek değil miydi? Tebrikler başardınız işte.’’

Onun alacağı tek bir nefes için bütün Smyrna’yi karşısına alacak Leon’un gözlerinden isyan edercesine düştü ilk damlası. "Orada bizim de askerlerimiz vardı. Biz koymadık o bombayı oraya.’ dedi. Usulca dinledi. Hilal’in kısa ama ardında çok şeyi görebildiği yüzüne baktı ‘’Sizin için ne fark eder ki?’’ dedi Smyrna öfkeli dalgalarını gözlerinden taşırarak. Ne fark eder ki sahi dedi ha siz patlatmışsınız ha başkası. Orada değil misin işte? Bir adım yanımda bana bu kadar yakınken, üstündeki o üniforma ile burada olman ne fark eder dedi. ‘’Siz sadece helak edersiniz, tek arzunuz bu…Yok etmek!’’ O öfkeli denizlere teslim olmuştu Kral These. Akıttığı gözyaşlarını teslimiyetinin dalgaları ile buluşturdu. İlk defa bu kadar işgalciydi. İlk defa bu kadar zulmün ortasındaydı, o üniforma kurşun gibi ağır geliyordu yüreğine.

Varacağı yerin neresi olduğunu bilmeden elinde tutunduğu umudu dillenirken Hilal’e ilk defa bu kadar yakın… İlk defa bu kadar uzaktı. ‘’Siz de benim için artık yoksunuz… Artık.’’ dedi. Ardında sessiz çığlıkları barındıran bu serzeniş Leon’un mağlup olduğu savaşta yalnız olmadığını dile getiren bir kabullenişti. İmkansızı, mümkün olmayanı istediklerini bir bankın üstünde yan yana ama aralarında mazlumların gözyaşlarını, anaların yanan yüreğini, hürriyet mücadelesini taşırken anladılar. Yürekleri işgal altındayken gerçekliğin keskin nefesini üzerinde hissetti bu haksız savaşın asıl kaybedenleri… Biçare solan hayatlarına bir bankın üstünde eşlik etti tenlerini yürekleri gibi yakıp kor eden gözyaşları…


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER