Vatanım Sensin: Biçare solan hayatlar!

Hürriyet… Karanlığa tutulan bir ışık. Adımlarını sancağında taşıdığı Hilal gibi karanlığını aydınlatması için attığı hürriyet. İşgalin ortasında sıkı sıkı tutmaya çalışırken bir çift el ile kelepçelenmiş hürriyet... Beton duvarlar arasında, fırtınanın yağmurla harmanlığı bir gecede esir düştü Smyrna… Aşka. Kabullendi tüm gerçeklerini o gece. O kapıyı aralayıp ağabeyi ile karşı karşıya gelen Leon’u görünce bu aşkın esiri olduğunu anladı. Öyle bir aşktı ki bu elini değdireni dağlayacak bir ateş gibi yakıcı…

Leon yine yolunu şaşırmış, üstündeki üniformanın içinde hapsolmuşken çıktı karşısına Hilal. Onu görünce zamanı, mekanı unuttu yine Hilal’i koydu merkezine. Burada yakalanmasının sonuçlarını düşündükçe istemsizce eli dudaklarına gitti. Ne derse giderdi buradan sahi? Korku ile ona bakarken ‘’Senin ne işin var burada?‘’ sözcükleri döküldü dudaklarından. Hilal ise sana pusula olmaya geldim dercesine koşup geldi ‘’İndir silahını ağabeyimi bırak!’’ dedi. Sahi pusulayı döndüren yolu gören bir tek ikisi miydi? Yoksa anlamlandıramadığı bakışlarla onları izleyen Ali Kemal’in farkında değiller miydi? 

Pusulası olan gözlere baktı Leon, ağabeyinin idam haberini verirken dolan gözlerindeki şaşkınlığı ona yansıtan o okyanus mavisi gözlere. Burada olmaması, yakalanmaması için dillendiremediği sözlerini bakışlarına yansıtıyordu genç adam. Lakin unuttuğu bir şey vardı Hilal’in indirilemeyen kalkanı.

Sonra her şey birdenbire oldu. Yerdeki askerden aldığı silahı Leon’a doğrulttu. Yüreğine basa basa ezip geçtiği o günü hatırladı Leon. ‘’O silah bende olsaydı.’’ dediği günü. Hilal’in dilinden çıkan mermilerle içinin paramparça olduğu gün. Yaraları hala tazeydi Teğmen’in. Bir sedyede merhem olduğu yaralarını yine sarabilir mi görmek için istediğini yapmayacağını söylüyordu ısrarla. ‘’Şayet siz benim istediğimi yapmasaydınız...’’ demişti çünkü. Görmek istiyordu gideceği sınırı. ‘’İndir o silahı.’’ dedi. Alacağı cevabı biliyordu ama yine de denemek istemişti. ‘’Ağabeyimi tutuklarlarsa onu asarlar. Siz silahınızı indirip buradan gideceksiniz Teğmen.’’ dedi. Hasan ağabeyinden sonra ondan birisini almasına daha dayanamazdı çünkü. Oysa Leon kararlıydı. Çünkü bilmek istiyordu. ’O silah bende olsaydı.’’ lafının devamında ne geleceğini bilmek istiyordu. O silah ondaydı işte. Hürriyetini, onun boynundan urganı aldığını gün kendi kalbine saklamıştı. Madem özgür olmak istiyordu minik serçe Leon da bütün çıkış kapılarını gösteriyordu ona. ‘’Kıpırdama, sakın kıpırdama.‘’ dedi gözlerindeki yaşlara inat kararlılıkla tuttuğu silahla birlikte. Bir adım öne geldi Leon, her zamanki aşk yürüyüşlerinden çok daha farklıydı bu yürüyüş. O adımla Hilal’in "Yapamazsın, vuramazsın!" cümlesini çiğniyordu. Üstüne bastığında ‘’O halde ateş edin küçük hanım.’ dedi gözlerine kararlılıkla bakarken... Biçare indirdi silahını. Dillerinden sözcükler dökülmeden bakışlar bu kadar çok şeyi nasıl anlatmıştı sahi?

Leon’un hürriyetinin hududu Hilal’in hürriyetine kadardı. Birbirine karışmış, bir olmuşlardı artık. Memleket bu haldeyken gelip ona ‘’aşk’’tan bahseden kalbin arkasından baktı. Çorak ülkesinin topraklarını yeşillendirmeye başladığını bildiği halde ‘’Teğmen’’ dedi. ‘’Bir an bile tereddüt etmez vururdum seni!’’ dediği anı hatırlamış olmalıydı Leon namlusunun ucunda ona bakarken. Sonra yoluna pusula ettiği gözlerdeki yorgun denizleri gördü. Affet dercesine bakıyordu o gözler ona. Başka çözümün yok diyordu. Eğer bunu yapmaz, ağabeyimi seninle ölüme gönderirsem varmayı istediğiniz kıyıdan farklı yönlere savruluruz ve ben seninle o kıyıya varabilmeyi istiyorum dercesine... Vurdu! Bir an bile değil... Defalarca ettiği tereddütlerinin arkasından ateşledi silahını. Sol göğsünde,  herkesten sakındığı hürriyetini muhafaza ettiği yerde bir sıcaklık hissetti Leon. Gözlerindeki şaşkınlıkla baktı ona son kez. Sonra yerin soğuk mermeri ile buluşturdu bedenini… Tıpkı Hilal gibi.

Ellerini ellerine kelepçeleyip, dudaklarını ortak özgürlükleri için mühürleyen adama bakakaldı Hilal. Tek gayesi onu hayatta tutmak olan adamın bilinçsizliğine eşlik etti gözyaşları ile. Ama uyanacaktı… Çünkü hürriyet aşkı, hayatla başlardı. O başlayacak olan hayatta bazen kalbe sıkılan bir kurşun beraberinde açtığı boşluğu doldurup taşıran sevda biletinin emaresidir... O vakit cevap versin aşk sualime ‘’Hürriyete kurşun işler mi?’’

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER